20 Temmuz 2008 Pazar

Mutluluğu taştan çıkarmak...


Hayatın güzelliğini her zaman görür müyüz? Yaşıyor olmanın verdiği zevki her zaman tadar mıyız? Sıkıcı bir cumartesi gece çimlerde tek başınıza otururken, keneli olma ihtimali olan bir kedinin sırnaşması dudaklarınızda bir tebessüm belirtir mi?
Yaşamayı sevmek güzel birşey... Moralinizin en bozuk olduğu anlarda karamsarlığa daha fazla kapılmak yerine kendimizi rahatlatacak birşeyler yapmayı seçebilmek bence çok özel bir yetenek. Yapayalnız olduğunuzu düşündüğünüzde, derdinizi anlatacak ya da beraber dışarı çıkacak birini bulamadığınızda içinizden sıkıldığınızı yüz kez tekrarlamak yerine kendi kendinizin doktoru kimliğine bürünüp sokağa fırlayabilmek kimimize göre zor olduğu gibi, aslında yaşamayı sevip her anın tadını çıkarabiliyor olmak demek. Serin bir yaz gecesi dondurma yerken temiz havayı solumak, şehrin ışıklarını izlerken düşüncelere dalmak... Bu düşünceler çeşit çeşit olabilir: Yakın zamanda bitirdiğiniz işkenceli ilişkiniz, beklediğiniz gibi gelmeyen notlar, gittikçe boşalan cüzdanınız, cuma günü patronunuzla yaptığınız tartışma, eşinizle yemek yerkenki didişmeniz; ya da geçen gece yeni tanışıp hoşlanmaya başladığınız kişi, hoşlandığınız kişinin de size ilgi gösteriyor olması ya da bunun hayali, eski bir arkadaşınızla Starbucks'ta kahve içip dertleşmeniz, kuzeninizin size ve kardeşinize aldığı aynı model farklı renkli tişört, hesabınıza yatan yüklü miktarda para... Bunlardan hangilerini düşüneceğiniz de sizin seçiminiz. Eğer o anın biraz daha zehir olmasını istemiyorsanız - ki ben öyle yapıyorum- ikinci grubu tercih edersiniz.
Dün gece odamda salak salak oturmaktan bunaldığım anda bana kendi psikoloğum olabileceğimi hatırlatan Utku'ya, birkaç gün önce Amelie film müziklerinden les jours tristes' i yollayan Uğur'a ve tanımaktan mutluluk duyduğum herkese teşekkür ederim. Bir de içinizi kıpır kıpır edip sizi ağzı kulaklarında bir moda sokan j'y suis jamais alle'yi dinlemenizi tavsiye edebilirim. Umarım hayatım boyunca Pollyanna ya da yukarıda posterini gördüğünüz filmdeki Ayşecik gibi manyaklaşmadan, küçük şeylerden mutlu olabilme yetimi korurum.

2 yorum:

Ece dedi ki...

Söylemek isterim ki Polyanna dısardan baskalarının sorunlarına bakınca her zaman iyi bir yan bulabilse de kendi sorunları oldugu zaman agır depresyon yaşar :p

Elif M. dedi ki...

işte evet tam pollyanna olmak istemiyorum :D başkalarına yaptıgını ben kendime yapayım ( belli ölçüde o da ) o da yeter bana =)