25 Ekim 2008 Cumartesi

Bu yazıyı okumak yasaktır!

Bloglarımızı kapayanlara inat: Ahanda yazıyorum.

İki satır yazı yazamayacaksak, birkaç eğlenceli öykü okuyamayacaksak, içimizi dökemeyeceksek, duygularımızı paylaşamayacaksak; interneti de kaldırın, televizyonu radyoyu gazeteyi de kaldırın, hatta bizleri de kaldırın yeryüzünden; daha isabetli olabilir.

24 Ekim 2008 Cuma

Kısa bir mola

Kaç gündür yazmıyordum sevgili bloguma. Takdir edersiniz ki üniversite 3. sınıf öğrencisi olmak kolay değil. Bir yerden birşeyler patlak verecekti ki o patlak blog üzerinden oldu (Aman patlayan o olsun :P). Aslında özellikle bahsedeceğim birşey yok ama birden içimden bir ses "Yaaaz, yaaaaz" diye dürttü beni. Sebeplerini de biliyorum:
1) Yarın prob (probability and statistics) sınavım var. Çalışacak çok konu olmayınca ve canım çalışmak istemeyince bir öğrenci olarak başka bir uğraş aradım ve blogu uygun gördüm.
2) Bu aralar kafayı yemezsem hiç yemem diye düşünüyorum. Yakın çevremdekilerin başını ağrıtma katsayısını azaltmak için bir kısmını buraya dökmeyi tercih ettim.
3) Bayramdan beri de yazmayınca, bloguma biraz daha ilgi gösterme ihtiyacı duydum. Sırf yazmış olmak için yazmıyorum ama yine de.
Bahanelerimizi de saydık. Artık rahatlamaya geldi sıra. Bir insan 7 gün içinde 2 ödev yapar, 1 proje teslim eder, 2 sınava girer, başka bir proje için çalışır ve onun en az 2'şer saat süren toplantılarına gider, bir yandan sosyal aktivite(!)lerle boğuşursa nolur? Bu insan bensem pek iyi olmuyormuş sanırım. Aslında mutlu gibiyim de; çünkü birşeylerle boş kalmamacasına da olsa uğraşmayı seviyorum. Sorun şu ki bu aralar bunları yapacak modda değil gibiyim; meselenin kökü bu. Bunlarla uğraşırken ve okul ortamında "survive" etmeye çalışırken birazcık olsun kafamı da dinlemek istiyorum sanırım. İnsanların hakkımda ne düşündüğünü, herhangi bir sebepten dolayı bana kırılıp kırılmadıklarını, canımın istediğini yaparken arkamda kalanların benden ne beklediğini ve beklediklerini bulup bulamadıklarını düşünmemek istiyorum.
Bugün bir mesleki kişilik envanteri doldurdum. Elime doğrudan sonuç vermiyordu ama insanın sık sık düşünmediği soruları kafasına tekrardan çok güzel bir biçimde sokan birşeymiş. Herkes kendini tanır, bilir ama bazen kabul etmez bazı şeyleri, konduramaz ya da farkında değildir ona sıradan geldiği için. İşte bu dikkat ediyormuşum gibi görünüp de çok ciddiye almadığım bazı şeyleri düşünmeye itti beni bu test. Biraz kendime güvenimi geri getirdi, biraz da aldı benden (öyle de ilginç biriyim işte). Yine de bu ara özgüveni tavana fırlamış modda geziyorum. Hatta ondan da öteyim. Daha sırıtık, daha geyik, daha mutlu, daha olumlu, daha yüzsüz :p, daha vs. oldum bu aralar. Neden mi? Biliyorumla bilmiyorum arasıyım. Sanırım bu aralar bu yoğunluğa rağmen hayatımda güzel şeylerin olması bunun sebebi. Eskiden ulaşılmaz gibi gelen şeyleri şimdi başarıyor olmak, yakın arkadaşlarınla salak geyikler yapıp eğlenmek, kafana koyduklarını yapabilmek, msnde ailenle muhabbet edip köpeğini izlemek, vs. Şahsen çok mutluyum bunlarla; özellikle msnde cam açıp kamera karşısında afallamış köpeğini izlemek çok zevkli :D
Artık yazılarımda da daldan dala atlamaya başladım; okuyucu kitlemi :p sıkmamak için kısa kesiyorum. Sadece eklemek istediğim birkaç noktacık var: Keşke hepimiz birbirimize yeterince açık olabilsek, düşüncelerimizi kırıcı olmadan ve açıkça ifade edebilsek (Ben de yapamıyorum :S - kişilik envanteri aklımı başıma getirdi), duygularımızı rahatça paylaşabilsek karşımızdakiyle - onu kaybetme korkusu olmadan, kendimizin farkına tam anlamıyla varabilsek her açıdan, her daim geyik yapabilsek kapı önlerinde, gücümüzün farkında olduğumuzu uygulamaya dökebilsek, başkalarına patronluk yapıyor görüntüsünden sıyrılıp sadece kendi patronumuz olsak (aslında çok zevkli de suyunu çıkarmamak lazım), filan filan. Belki bu liste uzar, ama ben öncelikli olarak bunları yapabilmek istiyorum bu aralar.
Not: Bu resim kendini kral-kraliçe gibi hissedenler için konmuştur =D