21 Ekim 2011 Cuma

İçimiz donmuş...

Korkuyorum kendimizden, insanoğlundan. Ne kadar vefasızız, zalimiz, unutkanız. Ben de bu gruba dahilim, kesinlikle ayırmıyorum kendimi.

Ne kadar kolayca öldürebiliyoruz başkalarını, hem madden hem manen. Madden öldürebilecek kadar acımazsız ve vahşileşmişiz; üstelik bunu onlarca yüzlerce masum insanı öldürebilecek kadar ilerletmişiz. En saf duygularıyla, sorumluluklarıyla, belki çaresizliğiyle ayakta duran, canını ortaya koyan insanları arkasından vurmayı planlar hale gelmişiz.

Manen öldürmek günlük hayatımızın bir parçası olmuş. Sevdiklerimizin kalbini kırıp onları manen ölüme iter hale gelmişiz. Neyse ki sevdiklerimiz için çok fazla canımız var, birini yok etseler de diğerleriyle onları sevmeye devam ediyoruz (tabi hala sevecek canımız kaldıysa).

Tüm bu ölümleri, cinayetleri çabucak unutacak kadar balık hafızalı olmuşuz. Yüzleştiğimiz acıları çabucak özümseyip sindirmişiz, herşeyi unutup hayatımıza devam etmeyi gereğinden fazla iyi öğrenmişiz. Aynı acılar tekrarlandığında da sanki daha önce aynı şeyi görmemiş gibi davranıyoruz haliyle. Acıyı daha ağır hissetmediğimiz için de, probleme tepkimiz aynı kalıyor, hiçbir zaman kalıcı bir gelişme yok.

Sevdiklerimizi de unutur olmuşuz çabucak, günlük hayatın koşturmacasına kaptırmışız kendimizi. "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" felsefesini fazlasıyla benimsemişiz, ıraktakileri biraz olsun merak etmeden. Zaten uzaktakini düşünmek için hiçbir bahanemiz kalmamış, nasıl olsa burada değiller artık. Vefasızlaşmışız, açık ve net.

Yazdıklarımla iç karartmak gibi amacım hiçbir zaman olmadı; ama herşey beni buna zorluyormuş gibi hissediyorum. Bunları yazarken ben çok utandım; çoğunu ben de yaptım ve/veya yapıyorum. Umarım başkaları da okuyup utanır, ve hepimiz etrafımıza şöyle bir bakıp kendimize çekidüzen veririz.


14 Ekim 2011 Cuma

Asker oldum Finlandiya'da...

Finlandiya'lara geldik, yerleştik, okula başladık; gelmişken kültürü tanımak lazım tabi. Ben de ne yaptım, sitsit'e gittim. Sitsit deneyimimden bahsedeyim biraz.

Sitsit ne diye soracaklar için şöyle bir vikipedi linki önerebilirim. Sitsit çoğunlukla üniversite öğrencilerinin düzenlediği şarkılı yemekli bir eğlence. Oturma düzeni önceden belirleniyor, mümkün olduğunca kız-erkek dağılımını dengeliyorlar. İçkiler de biraz çeşitli, gece sonunda mideniz allak bullak olabilir (Finliler bu konuda deneyimli olduğundan adamlar için sorun değil tabi :D) Sitsit fasılı hatırlatabilir biraz, ama tabi Fin usülü :p Sitsit'te şarkı söyleme kısmını abartıyorlar biraz, öyle ki şarkı söylemekten yemek yiyemiyorsunuz. daha sadece iki yudum alabilmişken hoop yeni şarkıyı başlatıyorlar. Şarkılar geleneksel Fin şarkıları, sitsitin temasına göre belli konularda seçilebilir. O akşam söylenecek şarkılar önceden belirleniyor ve her davetliye şarkı sözlerini içeren bir kitapçık veriliyor. Garip bir adet daha: Bir içkinin içilebilmesi için önce onun hakkında bir şarkı söylenmiş olmalı. Mesela içinde su, yağmur, kar geçmeyen bir şarkı söylenmeden su içemezsiniz; birisi böyle bir şarkı söyletmeden önce artık başka ne içki varsa onu içiyorsunuz.

Inttisitsit (İngilizce'de "Army Sitsit") dediğimiz ordu temalı sitsite gittim ben. Uluslararası sitsitler de olabiliyor, davetliler uluslararası öğrenciler oluyor bunlarda. Benim gittiğim gerçek bir Fin sitsitiydi; mekana girdiğimizde kapıdaki çocuk bizi görür görmez "hee yabancı arkadaşlarımız sizsiniz demek" diyip çat diye isimlerimizi buldu listede (davetliler: 37 tanımadığım Fin + ben + İspanyol arkadaşım + Avustralyalı arkadaşım). anlayacağınız kültür şoku yaşamak için kaşındım resmen. İlk 1 saat biraz sıradan geçse de sonra eğlenmeye başlıyorsunuz. Tabi toplam eğlence biraz da katılımcıların eğlencelilik katsayısıyla doğru orantılı (evet mühendisim, herşeyi denkleme çevirebilirim). Dışarı çkıp asker gibi sıraya girdik, asker şapkaları taktık, tabi onlarca ordu konseptli şarkılar söyledik (2 ay boyunca Fince şarkı söylemek istemiyorum). Finlandiya'da öğrenci olan herkesi edinmesi gereken bir deneyim bence.


Sitsit'ten edindiğim bir gözlem daha var: Finlerle kaynaşmak biraz zor. Biz 3 yabancı kızı masalardan birinin en ucuna oturttular, bir Allah'ın kulu da gelip konuşmadı bizimle yemek sonuna kadar. Yemekten sonra millet iyice açılıp gevşeyince, bir sauna turu yaptıktan sonra bizimle konuşabilmek akıllarına geldi; o da biz ilk adımı attığımız için. Aslında bunu burada 3 yıldır yaşayan bir arkadaşımla tartıştım; bana olayı kişisel algılamamam gerektiğini söyledi. Biraz Finlerin tarih boyunca yaşadıkları, biraz eğitim sistemleri derken böyle bir toplum çıkıyor karşınıza. Şahsen ben çok sorun etmiyorum; özlerinde şirin insanlar olduklarından da şüphem yok. Ama çok az biraz daha misafirperver bir yaklaşım beklerdim, hele de üniversite içindeki bir öğrenci etkinliği olduğunu düşünürsek...

Muhtemelen yeni yazılarım olacak Finlandiya hakkında, ilginç deneyimlerimi paylaşıyor olacağım (Bunu bana hatırlatan sevgili Saygın'a da teşekkürlerimi sunarım (= ).