4 Şubat 2012 Cumartesi

Çoklu görevli olmak ya da olmamak

Lisans eğitimime başladığımda çoğumuz gibi ben de kendimi en iyi şekilde geliştirmeyi hedefliyordum. En iyi notları alacaktım, iyi yerlerde staj yapacaktım, sosyal bir öğrenci olacaktım, kulüplerde çalışıp farklı alanlarda da kendimi geliştirecektim, hatta izin verseler çift anadala bile bulaşacaktım :P Zamanımı en iyi şekilde yönetip, istediğim herşeyi yapacaktım. Geriye dönüp baktığımda, aslında bunu az çok başarabildiğimi düşünüyorum. 3. sınıf bizim bölümün dersler anlamında en ağır yılıydı ve ben aynı zamanda üyesi olduğum kulübün yönetim kurulundaydım; dolayısıyla organizasyonlarımız için zaman ayırmam gerekiyordu. 4. sınıfta bitirme projemiz vardı; ben ek olarak flamenko kursuna başladım, bir dönem labda asistanlık yaptım, diğer dönem bir projede çeviri yaptım (çeviri deyip geçmemeli, haftada 20 saatten fazla zaman alıyordu), spora da mümkün olduğunca gidiyordum. Bu iki sene boyunca her cuma-cumartesi dışarıda oluşumuzdan bahsetmiyorum bile.

Belki çok büyütülecek aktiviteler değil bunlar; ama bence ortalama bir üniversite öğrencisine göre zamanımı gayet de etkili kullanmışım. Sonuçta derslerde bir sıkıntım olmadı, eğlencemden geri kalmadım, ders dışı aktivitelere de zaman ayırdım. Şimdi ise ne dansa devam edebiliyorum, ne spora gidiyorum. Hayatımda bir tek okul ve iş var. Kulüp organizasyonlarıyla azıcık renk katmaya çalışıyorum, o kadar. İşin komik yanı çalışmaya da yeni başladığım için iş yüküm ağır değil, o da yoğunlaşınca ne yaparım kestiremiyorum.

Daha yoğun programlara alışık, her zaman hızlı yaşamayı seven ben, neden bu sefer böyle tökezliyorum anlamadım gitti. Gören de dünyanın en yoğun insanıyım sanacak. Aynı anda bir şirkette çalışıp, tez yazıp, kendi start-up'ıyla uğraşıp, kulüp etkinlikleri organize edip, sosyal hayatını da dengede tutabilen arkadaşlarım olduğunu hatırladıkça kendimden utanıyorum resmen:) Benim de öyle verimli yaşayacağım günler gelecek inşallah. Tabi bu günler kendiliğinden gelmez, günlük hayatımızda çeşitli düzenlemelere gitmek gerek...


Düzenlemelere sosyal ağlara ayırdığım zamanı azaltarak başlamam lazım mesela. Can sıkıntımın beni ilk yönlendirdiği siteler facebook, twitter, linkedin, vs. Onlara ayırdığım zamanda kitap okusam haftalardır bitirmeye çalıştığım "Never Eat Alone"u 8 kere hatim eder, "social networking"in kraliçesi olurdum. Öte yandan daha büyük bir problem var: Dikkat dağınıklığı. Zaten hep bu dikkat dağınıklığı yüzünden zamanımı gereksiz şeylere harcıyorum. Bu leyla modundan nasıl çıkacağım sorusunun cevabı ise tahminlerim olmasına rağmen hala muallak, araştırmalarıma devam ediyorum. 

"Ey Elif, titre ve kendine gel" dememi sağlayan şeyler de yok değil tabi. Şanslı bir insan olduğuma kanaat getirmem bu etkenlerden en önemlisi. Küçük ayrıntılarda büyük değerlerin gizli olduğunu görmem de ayrı bir motivasyon kaynağım. Kökleri tee ortaokula uzanan bir arkadaşlığımın mesafelerden ve hayatın akışından dolayı zayıflayacağı yerde tam tersine güçlendiğini ispatlayan bir maille başladım bugüne. Maddi mesafenin kısa, manevi mesafenin istenenden uzun olduğu durumları yaşadıkça, fiziksel mesafenin uzunluğuna bakmadan gönüllerdeki mesafeyi kısaltan insanların varlığını bilmek nasıl keyfimi yerine getirmez ki:)

Lafı fazla dolandırdım. Kısacası böyle moral kaynaklarım oldukça hayatımı düzene sokmakta zorlanmayacağımı düşünüyorum; düzenin âlâsını kurarım hatta:) 2012'nin mükemmel olacağını iddia edip duruyorum malum; bu dönem yazmaya başladığım A4 defterimi zamanımı etkili kullanarak ortalamanın üstünde bir hızla doldururum artık :D

Hiç yorum yok: