21 Aralık 2008 Pazar

Engel tanımamak

Selim Altınok & Kerim Altınok. Altınok ailesinin tabir-i caizse "muhteşem" ikizleri. Neden mi? Ben de anlatacağım ama, kendi websitelerinden de öğrenebilirsiniz. Zaten haklarında anlatılabilecekler o kadar çok ki, benim yazacaklarım yetmez; kendiniz gezin siteyi.
Evet, Selim & Kerim kardeşler muhteşem dedim. Çünkü hayata onlar kadar sıkı sıkıya tutunabilecek, çalışmaya onlar kadar aşık olabilecek, insanlarla birşeyler paylaşmak, onlara yardım etmek için böylesine yanıp tutuşacak, böylesine dolu bir yaşam sürebilecek insanlar gerçekten çok az. Bir insanın istedikten sonra herşeyi yapabileceğini, "engel" kavramını tanımayacağını en iyi örnekleyenlerdenler bence.Haftasonu katıldığım bir konferansta dinledim Selim & Kerim Altınok kardeşleri, bizlerle hayat hikayelerini paylaştılar. Zaten onların yaşadıkları bir insanın gözünün açılması için başlı başına bir hikaye. Küçük yaşta görme yeteneklerini hızla yitirmeye başlayan Altınok kardeşler, liseyi bitirdiklerinde artık gözlerini kullanamaz olmuşlar. Ancak bu onlar için bir bitiş değil, belki de tam tersine başlangıç diyebileceğimiz bir dönüm noktası olmuş. İstanbul Üniv. Hukuk fakültesini kazanan kardeşler, okul 1.si ve 2.si olarak mezun olmuşlar. Ardından doktoraya başladıkları gibi, 4 yıllık doktora sürecini de başarıyla tamamlamışlar. Şu an Av. Dr. ünvanına sahip Altınok kardeşler, ayrıca müzikle de yakından ilgileniyorlar. Çok sesli bir koroda görev alarak, çeşitli yerlerde yeteneklerini sergiliyor ve söyleşilere katılıyorlar. Sadece müzik değil onların hobileri; satrançta da ülke çapında önemli dereceleri var.
Peki bu noktaya nasıl gelebilmişler? Takdir edersiniz ki hiç ama hiç kolay değil. biraz karşılaştırma yaparak anlatmak istiyorum. Çoğu öğrenci derslerin zorluğundan yakınır, not tutmaya üşenir ve arkadaşlarından fotokopi çektirir, sınavlar son akşam çalışır, bazen derse gitmez sırf canı istemiyor diye. Kendi adıma konuşacak olursam, notumu kendim tutarım, derslere mümkün olduğunca giderim; ama ben de zorluktan yakınırım, ödevlerden şikayet ederim bazen, sınavlara son akşam son birkaç saat çalışırım malesef (şimdi bunu tartışmayacağım :D). Peki Selim ve Kerim Beyler ne yapmış?
Bir düşünün: Kitaplardan yararlanamıyorsunuz, hocanın yazdıklarını göremiyorsunuz. Sadece sesli ve görme engelliler için yazılmış kaynaklardan yararlanabilir ve bir de hocanızı dinleyebilirsiniz derste. Onlar da bu yüzden, her derse gitmiş, hocanın anlattıklarını kendi daktilolarında yazmış (parmakları nasır tutana dek), her akşam eve dönünce alelacele yemek yiyip hemen notları temize çekmeye koyulmuşlar. Bu da yetmemiş, haftasonları o yazdıklarını okuyup kasede kaydetmişler. Tam 4 yılları geçmiş böyle. Sonra doktora başlamış. Bu defa ders anlatan hoca yok, tez nasıl yazılacak? İşte orada da bir arkadaşları yardım etmiş, onlar için kitapları okumuş, onlar da hem yazmışlar hem de kasede kaydetmişler okunanları. Tabi anne-babalarının da bu zorlu maratonda önemini unutmayayım;onlar da ellerinden geldiğince destek olmuş oğullarına. 4 yıllık doktora maratonu da böyle geçmiş işte.
Kendi websitelerini incelediğiniz zaman, hayatı ne kadar dolu dolu yaşadıklarını, insanlara yardım etmede ne kadar özverili davrandıklarını kolaylıkla görebilirsiniz. O gün konuşmaları bitip de salondan çıktığımda, adeta şapşal şapşal bakıyordum etrafıma, şaşkınlık içerisindeydim. Elimdekilerin değerini bilmeyip, zamanımı iyi kullanmayıp, durmadan şikayetler savurup, kimseye özel bir yardımım dokunmadığı için resmen bencil bir hayat sürdüğümü düşündüm. Belki abarttım şimdi; ama sonuçta kapasitemi etkili bir biçimde kullanmadığımı, yapabileceğim çok daha fazla şeyin olduğunu farkettim. Onun için, Selim & Kerim Altınok'a teşekkür ediyorum, beni biraz olsun düşünmeye ittikleri için.

1 yorum:

Saygin dedi ki...

hadi finaller bitsin de engel tanımadan yaz artık bişeyler :)